7 Aralık 2012 Cuma

Ananıza İthafen.

Bazen susup oturuyorum. Kadeh boş, uyku yok öylece kalakalıyorum. Hayatıma gerekli gereksiz her insan türü girip çıkabilirken yokluğunu kesin ve keskin şekillerde hissettiğim birkaç insana duyduğum özlemde en çok bu zamanlarımda gelip vuruyor. Siz sıcacık yataklarınızda rahat uykularınıza dalarken ben sizin nefes alışınızla mutlu olmaktan nefret ediyorum Tüm insanları yokedebilecek kadar özlediğim bu şahıslara sevgilerimi ve nefretlerimi sunarken, okkalı bir küfürle geceyi sonlandırıyorum. Sizin ben varolduğunuz günü s... bok vardı da sizi bu kadar özlüyorum.

3 Aralık 2012 Pazartesi

Bir bakmışsın farklı yerlerde aynı şarkıyı dinliyoruz.
Belki aynı sarhoşluktayızdır seninle
Hiç olmayan birkaç anıyı hayal etmişizdir belki.
Susmuşsuzdur el ele.
Gülümsemişsizdir başka kollarda.
Sen kapatırken gözlerini başka bir geceye
Ben dalmışımdır yokluğuna.
Sarılırız birgün belki sonsuza.
Hava soğuk
Dikkat et.

29 Kasım 2012 Perşembe

Haberin Yok

.
Fazlaca yoruluyorum aslında,
Seni severim diye korkarken yoruluyorum.
Seni kırmaktan korkarken sevmeyi unuturum diye düşünüyorum
Sana değer verdiğimde, senide paramparça etmekten korkuyorum.
Her şeyi konuşmak isterken bu kadar
Susmamın sebebi kendimden korkmam işte.
Kokunun sindiği şeylere el süremem mesela.
İçime işlerse diye.
Fazlaca bakamam güzel gözlerine.
Çok düşünemem seni.
Gülümsemen aklımda kalırsa
Kıskanırım her şeyden.
Hayatıma girersen eğer 
Fazla severim seni.
Zaman zaman uzaklaşırım yanından.
Çünkü yalnız kalmam gerekir.
Özlemek isterim seni.
Sesini duymak istemem bir süre.
Merhaba dediğinde hep aynı keyfi versin diye.
İçimde kalmıştı söyleyim dedim.

23 Kasım 2012 Cuma

..

Uzun zaman geçti. 17 yıl.
Oturabilir miyim karşına?
Koyarsın belki önüme de bir kadeh
Anlat dersin.
Nasılsın?
Büyüdüm.
Kocaman oldum şimdi.
Her yaramazlığımda sığındığım sırtına
Yetişebildiğimde anladım
Büyüdüğümü
Zamandan ziyade.

21 Kasım 2012 Çarşamba

Kah Kah Keh Keh.

Bir gülümseyişin masumcası olmaz. Masumca olanlar en büyük kahkahalardandır. Hani böyle birisi rahatsız olacak diye düşünmeden atılanlar var ya. Kendini tutamazsında artık ne olacaksa olsun yeter ki o gülüş çıksın gitsin dediğin zamanlar. Hep onlar daha inandırıcı geldi. Bir doğrunun yanlışın egonun statünün olmadığı sohbetlere epeydir girmediğimden ötürüdür ki, bir an yabancı kaldım her şeye. Sahi ben umurumda olan duyguları nereye bırakmıştım. 

-Anneaaaa benim turuncu duygularım nerde?
+Eskidi onlar verdim ben.
-AMA SEVIYORDUM BEN ONLARI

Zaman hiç tanımadığım şekliyle aktığından beri hemen hemen her duyguya karşı verdiğim boşvermişlik katlanarak artmakta. Artık insan iyice zararsızlaştı bu sebepten fakat kendime verdiğim hasarı ileride karşılayamayacak kadar tükettiysem turuncu duygularımı nereye saklanacağımı bilemem. Sevdiğim ya da sevmediğim durumlar olarak 2 sınıfa ayıracak kadar düşünmüyorum duygular üzerine. Şimdilik günü kurtaralım yeter. 

Ama belli bir şey var bazı kahkahalar gerçekten güzeldir.

Yaz haybeden kelam defterine birbirinden alakasız 3-5 satır daha. 

4 Kasım 2012 Pazar

Sıkılgan.

Herhangi bir şeyin peşinde koşmayı bırakmak için beklediğim yaş sanırım 23-24 yaşmış. Fazlaca sıkılgan ruhumun kendi dengesizliğinden sıkılıp durulmasına birkaç aydır epeyce şaşırıyorum. Oradan oraya atlamak için herhangi bir sebep göremiyorum. Hiçbir durumun üstüne düşünmeyip, herhangi bir insana yönelmiyorum. Sanırım çok fazla söyledim bu cümleyi ki tamamen gerçek oldu; ' Ben sadece duruyorum.' Duruyorum sayın seyirciler zaman, hayat, iş, aşk, para her şey akıp giderken ben sadece olduğum yerde durabiliyorum. Standart halimden sıkıldığımda neler olacağını dahi düşünmüyorum. Bildiğin içimden gelmiyor. Şimdide varlığını sürdürmeye inatla devam etmeye çalışan 78 kilogram ağırlığındaki ( evet kilo verdim.) bedenimi ( özellikle göt kısmını ) yatağa taşıyıp orada da uykudan sıkılıp sıkılmadığımı düşünerek uyumaya çalışıciğim. İnsan uyurken sırf sıkıldığı için uyanabiliyormuş gençler yazın onuda sağ üst köşeye.

30 Ekim 2012 Salı

Şahsınıza

Nefessiz kaldığımda anlarım kışın geldiğini.
Aklıma düştüğünde anlıyorum yine bir arpa boyu yol gidememişim.
Çok gelmiş sizin başınıza böyle şeyler çok aşığınız olmuş, bu kadar hüzün acemiliğimdendir siz bana aldırış etmeyin.
Yok yok yanlış anlamayınız efenim ben böyle iyiyim.
Bir tutam hüzün hayatımın vazgeçilmezlerindendir.
Öyle her dakika aklımın her köşesini işgal etmiş duygularım yoktur. Terbiyelidirler kendileri, ne zaman açığa çıkacaklarını bilirler.
Sadece böyle bir anda vurmaları hoş değil.
Yoruluyorum ama yinede şikayet etmiyorum.

19 Ekim 2012 Cuma

Pardon Beyefendi.

Durup düşünmeye fırsat bulduğum zamanlarım az. Diğer insanlardan ziyade gündelik yaşamımı sürdürürken daha fazla çaba sarf ediyorum. Siz kuzum fazla yorucusunuz bana. Fazla içli dışlı olmama rağmen insan sever bir yanımın olmayışı sizleri basitçe eleyebilmemin başlıca sebebi.
Ben yine oturuyorum sayın seyirciler.
 Hiçbir şey yaptığım yok halen.
Bana verdiğiniz ya da yüklediğiniz anlamların bana kattığı ya da azalattığı bir şey de yok.
Neden bu kadar zorluyorsunuz kendiniz anlamıyorum.
Fazlaca konuşan
Azca düşünen
Susmayı unutmuş bir adama kuracağınız birkaç cümle onun için anlamsızken neden etrafında kalmayı ister ki insan.
Değerlendirilebilecek bir sürü insan dolaşıyor. Onlara gidin.
Mesela sizi sevebilecekler var.
Mesela hastalandığınızda çorba yapar onlar. İyidir onlar alın besleyin.

Yüzlerinize karşı gülmem, içimden ettiğim küfürleri saklamak içindir.
Bak bunlarıda buraya yazıyorum sonra ' ah canım içli çocuk falan. ' diye geçiriyorsunuz içinizden.
Sizlere sövme metodumu bu sayfalar.
Bak söylüyorum işte.
Bu kadar açık ve net olması illa ki yalan olduğu anlamına mı geliyor?

Lütfen hayatınızda kaldırabileceğiniz şeyleri seçin okuyanlar.
Cehaletin mutluluk olduğunu unutuyoruz.

Yaz haybeden kelam defterine bunu.

En yakın zamanda şahsıma edilen küfürlerinizi hasretle bekliyorum.

4 Ekim 2012 Perşembe

Özlem Bir Kız İsminden Ziyade.

Şimdi yine aklımın kıyısında durmuş sallandırırken ayaklarımı,
Yazalım haybeden kelam defterine 3 satır daha.

  Şu zamana kadar ki favori dizim, müziğim ve filmim  'insan'. Seyretmelere doyamadım. Dinlemelere kıyamadım desem yeridir. Bazı konulardan üç beş laf edebilecek kendimize yeter deneyim sahibi olabildik sanırım. Bu deneyimlerin yapımında ve yayımında emeği geçen sevgili insanlara teşekkürlerimi sunmayı borç bilirim.

  İnsan evladının duyguları hakkında bu kadar rahat bir şekilde konuşabilmesi normal gelmedi hiçbir zaman bana.

+ Seni özleyeceğim Artur
- Seni seviyorum Maria

            Yalan Rüzgarı

Evet arkadaş senin söylediğin cümle herhangi bir dizi repliğinden ibaret olup olmadığı hislerinden geçiyor.

Insanlar varoluşunu koruyabilmek için çeşitli önlemler alır hayatı boyunca. Biz bunlara kısaca deneyim adını veriyoruz. Aslında deneyim; sevgili ruhunuzun acı içinde geçirdiği zamanlardan korkup mantığınızı devreye sokmasından ibaret bir durumdur. Kısacası sevgili dostlarım hissedebildiğiniz birkaç duygunuz varsa ki bu duygular acı, öfke, nefret, sevgi, aşk her şey olabilir sevip bağrınıza basmanız şiddetle tarafımca tavsiye edilir. Ohh şifa niyetine. Çünkü deneyimleriniz arttıkça mantığınız çoğalacak ve hisleriniz azalacaktır. Doğa bunu emreder.

Diğer bir konu; ne kadar cesaretiniz var ? 

Öyle kurşunlara falan göğüs germeye gerek yok. El ele yürüdüğünüz kişiye dönüp 'Ben seni özlemem.' diye tek bir cümle kurun bakalım  ne kadar yanınızda kalabilecek. Neden nasıl ve niçin soru kelimelerinden önce öfke ile size doğru gelen bir tokat ve ya bir bardak ya da topuklu bir ayakkabı olabilir. Makul bir açıklamanızın olması dahi durumu toparlamaya yetmeyecektir. Sebep?. Karşıdaki o kadar özleyeceğin den o kadar emin ki. Peh peh peh.. Özlem dediğin duyguyu anlatalım o zaman dilimiz döndüğünce ve kelimeler yettiğince.

Gerçekten özlediğinde birisi bir telefon kadar yakın dahi olsa özlenen söylemeye korkar özlediğini. Bilirsin karşındaki özlenmeye o kadar layık ve bir o kadar üzülmemesi gereken bir yaratık, ona kıyamadığından kendine saklarsın özlemini. Özlemek öyle bir korkudur ki aklından sesi, kokusu, gülüşü çıkacak diye sanki 5 yaşındaymışsın gibi kapatırsın sımsıkı gözlerini iyice hatırlatırsın kendine. Sırf bunu yaparken bile kendine acı verirsin dokunamadığın, göremediğinden mütevellit. Özlemek zerre kadar aklında yokken illet gibi dolar içine en beklemediğin yerlerde.

Özlemin bir dişi adlandırmasından ziyade bir çocuk esirgeme kurumunda ne demek olduğunu sorun ya da bir huzurevine. Yoksunluk nedir? Umutsuzluk nedir? Onların verdiği cevaplardan sonra 'Seni özlüyorum.' sizler için basit bir cümle olmaktan çıkar. Hayatta her kelime ve cümlenin gerçekten değerli olduğuna inanan tüm insan yaratıklarına.



29 Eylül 2012 Cumartesi

Evet

Davranışın bir bilim dalı halinde incelenmesine şaşmamalı.
Pek anlamam bu tür şeylerden fakat bildiğim tek bir cümle var bu konu hakkında ' Insanoğlu her şeyi keyfine göre istediği yöne çekebilir.' Heybedeki haybeden örneklerden birini verelim.
Sen karşındaki için değişmeye ve değiştirmeye çalışırsın ya da onun için bişeyler yaparsın. Mesela gideceği yolda biraz eşlik edersin. Müteşekkir olmasını beklemediğin halde şöyle bir soru gelir ' Neden sonuna kadar yürümedin? '. Insan eline geçirdiği her hangi bir fırsatı sonuna kadar sömürüyor. Bir fikir ya da düşünce belki bunları kaldırabilir fakat insanın iyiliğini sömürdükçe geriye kötülük kalıyor.
Durup düşünmeden yahu bu adam şerefsiz de neden şerefsiz demiyoruz hiçbirimiz. Yakarız, yıkarız, 3 saniye sonra unuturuz. Balıkla dalga geçerken tüm evreni içinde insanlarla beraber yakarken hatırlamıyoruz dahi. Şimdi ben durup bunları düşünürken kimi eğleniyor, kimi benden daha fazla kızdığını düşünüyor belki de. Sorun şurada ben kızmıyorum insanlar beni fikirlerime onu yapıştırıyorlar. Fikirlerimin herhangi bir kılıfa ihtiyacı yok. Söylerim ve biter. İşte bu kadar basite indirgemişken ben insanların güllü dallı giydirmeleri sadece sinirlerimi bozuyor.

25 Eylül 2012 Salı

Hah işte tam da haybeden kelama gerek olan yerdeyiz. Kör dövüşü gibi fikirlerimize yumruklar savuruyoruz körü körüne. Alışılagelmiş dışına çıkabilmek için o kadar kıçımızı yırtmamıza rağmen hala aynıyız. Bir başkası ya da farklı bir insan olmak yerine kendimiz olmayı tercih edebilsek belki de çıkabileceğiz bu kısır döngünün içinden.
Farklı düşünebilmek güzel de bunları hayata geçirebilmek ne kadar mümkün?
Herkes özgürlükten bahseder. Özgür hissettiğini, olduğunu düşünür.
Belki de özgürlükle o kadar haşır neşirsin ki özgürlüğün kendisine tutsak kalmışsın. 'Özgür müyüm? Değil mi ?' diye düşünüp dururken birileri ilerlemiş sen kalmışsın olduğun yerde.

.

Uzun zaman geçmiş kendimin üzerinden. Beynelminel bir zaman diliminden ziyade üstümden yüzlerce ben geçmiş. Çok şeyler söylerken hiçler anlatmışım. Başka başka herkese yararı dokunabilirken bir kendine hayrı olmayan kimliğimi alıp çıkmışım evden.
Yürüdüğüm yollar yine  karardı. Kendi halt yemem aslına bakarsan. Beş kuruşa muhtaç ruhumun sürünmesi için kimseyi suçlayamam.
 En son ne zaman bir başıma yaptığım herhangi birşey yok. Hazır olan bohçamı atıp da kaçamadım hiç kendimden.
Yakın bir dost yıllar sonra gördüğünde ' Bir arpa boyu yol almamışsın.' dedi. Ben o sırada arpanın besin değerlerini düşünmüyor olsam belkide iyi gelirdi.Sorun da bu ya hiç konuya odaklanmamış ömrüm boyu. Mesela rast gele sevmişim. Vira bismillah terk etmişim.
Kolunu budağını gövdesini parça parça ettiğim yek hayatımı toparlamak yerine karşısına geçip homurdanmak en büyük bağımlılıklarımdan.
Hissiyatının kabardığı anlar içtiğin içki ya da öldürdüğün anılarından ibaretse uzak durmak en iyisi galiba.
Sevmemem gerek benim. Sevdiğinde yok eden bir tarafımın olmasını kabullenmem gerek. Alışamaz hiçbir insan durup durduk yere gidenlerden, susanlardan, çürüyenlerden. Çürüdüğümü hissetmeyi geçtim artık kendi kokumdan rahatsızım. Bu çürük kokusu dayanılacak gibi değil.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Öyle mi?

Şimdi oturuyorum bak böyle. Hiçbir özelliği yok sadece duruyorum. Düşünüyorum oturduğum yerden. Düşünmek büyük bir iş aslında. İnsanları düşünüyorum. Ben bir anlatıcıyım. Hikayeler anlatırım insanlara. Kendi hayatlarını ağzımdan dinlemek hoşlarına gider. Doğruyu yanlışı gösterdiğim için değil ha, sadece birinin bilmesi gerek. Çünkü insan yok olup giderken zaman içinde hatırlanmak ister ebediyete kadar. Nihai amaçlarımız hep ebediyete kadar zaten. İnanıyoruz sonsuz mutluluk için, seviyoruz sonsuz olsun diye. Ve bunları düşünürken kayboluyoruz şimdi ki zamanlarda. Dedim ya ben bir anlatıcıyım diye, haybeden kelam benimki aslında. Hiç üstünde düşünmedikleri hikayeler anlatırım insanlara. Bir nevi kahve falı aslında. Ben onlara bir şey anlatırım, gerçekleştiğinde bana inançları pekişir. Adam farkında bile değil ha ben sadece oturuyorum.
Bazı insanlar anlatmakla yükümlüdür. Cezası ise hiçbir insanın seni duymamasıdır aslında. Sen bir zaman sonra sadece insanları izler ve güler geçersin, artık ' Ben demiştim ama! ' diye bir cümle kurmana dahi gerek bırakmazlar. Çünkü onların aklında şüpheye yer yok. Üstüne düşünülmemiş ve hali hazır hiçbir açık tarafını bulamadığın düşünceler bil ki yanlıştır. Her fikir bir şüpheyle doğar ve zamanı geldiğinde ölürler. Fikirler şüpheyi kamçılamak için araçlardır. Öz güven ve kesin konuşmak cahillere mahsustur. Sen cahil olduklarını söylemezsin onlara, çünkü bir cahilin öncelikle dinleyip üstüne düşünmeyi öğrenmesi gerekir. Sen o zamana kadar beklersin. Zaman geçer, bir bakarsın ki o cahiller yaşadıklarından çıkarttığı tüm deneyimleriyle karşına gelirler. Şimdi sıra karşılıklı susmakta. 


10 Ağustos 2012 Cuma

.


Nasihat

Uzunca bir yol
Yol kenarında insanlar
Tanıdık yüzler
Üzgün yüzler
Yaşlı gözler var içlerinde
Yas tutanlar
Akıllarda anılar var
kesik kesik
Kimi siyah beyaz
Kimi renkli anıların
Gülerken
Ağlarken
Tam bu sırada,
Karanlık...
Toprak kara değil
Kahverengidir
Ve kahverengidir toprak şairlere inat
Nemlidir.
Sadık yar olması
Sadece seninle kalanın
Toprak olmasındandır
Vefasından değil,
Zorundalığından.
Gözleridir kahverengi
Mirasıdır sükuneti
Ağırlığıdır.
Ağır ağır çektiği tesbihidir.
Nasihati gözleridir.
Söze gerek kalmaz.

Hayati Oğuza ithafen.

SANKİ


Insan

Tanrının
Ters simetriğidir.
Varolani
Yoketmek
Insanlık işidir.
Dogmak tanrının kararıysa
Ölüm insana aittir.
Tanrı bir teoriyse
Insan uygulama biçimidir.
Ve tanrı hiç iyi değildir bu sebeple
Şimdi kıyılarında yüzerken aklımın
Ayaklarımın değmeyişi yere,
Derinliğini bilemeyişimse,
Korkum kendimdendir,
Tanrıdan ziyade.

220 Volt Çarpasıcalar..

Insanoğlu inatla garipliklerini sürdürüyor. Hiç olmadığım biri gibi olmak yorucu geldiğinden beri kendi nefesimi kendi nefsimden kurtardığım günden beri anlamıyorum yaptıklarınızı. Yürüdüğüm yolda destek ya da köstek beklemeksizin sakince adımlarımı atarken koşuşturmalarınıza şahit olup yine tepki veremiyorum. Bencillikleriniz, hesaplarınız ve eskiyle kavga edişlerinizi gösterdiğim köşede yaşayınız. Evcil hayvanlarımıza öğretebildiğimiz tuvalet adabını düşünceleriniz için biraz yorumlarsanız;
BAKINIZ BEN BURAYA SIÇIYORUM! 

Kendi iyiliğiniz için ısrarla tekrarlıyorum sevgili dostlarım lütfen hayatınızı kompleks bir olgu gibi göstermeyin. Nihayetinde bu dünyada yaşadığınızı ve gördüğünüzü kefenin cebine koyup gidecek ve azami 70 yıl sonra unutulacaksınız. Nedir bu kavganız?

En azından insan ilişkilerinde bunu yaşasak ne güzel olurdu?
Mesela sadece sohbet edebilsek sadece gereksiz yere kendi duygusallıklarınızı ve o büyük büyük egolarınızı alıp bi yerlere soksanız. 

Nazımcığım konuş canım ' Hayatı ciddi yaşayacaksın bir sincap misali. ' ya da öyle bişeydi zaten siz ne dediğimi anlamadınız. ÇAV!

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Not

Fazla derin yazılar yazamam belki ama içimdekini anlatabilecek kadar kelimelerim var. Doğrusunu eğrisini tartmayan görüşlerim. Kendime ait olduğundan hiçbir zaman şüphe duymadığım, insanların katkılarını yok saymadığım fikirlerim var. Neden bana aitler? Kimseye kabul ettirmek zorunda olmasam da birileri üstüne vazife görüp yargılayıp öldürmek isterler fikirlerimi. Sırf bu yapılanlar gösterir bana ait olduğunu fikirlerin.
Kimseye iyi ya da kötü bir şeyler söylemem. Tek ortalama olduğum konudur.
Kimse doğruyu yanlışı ölçmeni beklemez. Herkes fikirlerini, hayallerini onaylatacak merciler arar ki bu da şimdi arkadaşlar.
Kimse seni hiçbir şey için umutlandırmayacak dostum.
Sev sevebildiğin her kadını, farklı düşün.
Hiç görmediğin yerlere gitmek için gözlerini kapaman yeterli. Sadece senin istediklerinin olduğu bir yer.
Uygun adımlarla yürürken kimileri, sen paytak yürüyorsun diye aşağılarlar. İlerlediğin yolun doğru ya da yanlış olduğunu düşünme, sana ait olduğunu düşün.
Beylik laflarla kalabalık etme. Karışık cümlelerle yazılarını bunaltma, kendi açgözlülüğüne yenik düşüp hayatını kendi ellerinle boğduğun gibi.
Herkese aynı görünme ki bu karaktersizliğinin eseri olur. Herkes, birbirinden farklıdır ve sırf bu yüzden birden fazla kadına aşık olabilirsin. Belirli dozlarda alındığın sevgi seni her zaman ileriye taşır.
İyilik yapacaksan, hayvanları besle, sadaka ver ama hiçbir zaman birden fazla iyiliği bir insanoğluna yapma. Sıradan bir cümle olarak ' İnsanoğlu çiğ süt emmiştir.' 
Sen artık hayalini kurabildiğin yollardan yürü.
Ayak izlerini takip edemeyecekleri kadar usulca bas toprağa, zihninde dahi ses çıkarma çok.
Sonuna geldiğinde artık, geri dönemeyeceğin kadar uzak kalsın eskiler.
Sen yine sen ol kadim dostum.

7 Ağustos 2012 Salı

Bir Bilene Not

Onlar yine gülecekler yaptıklarına.
Yine sevecekler yalandan yere.
Övecekler başarılarını.
Konuşacaklar yüksek sesle.
Sırf sen duyulma diye.
En acı tecrübeler hep başkasının olacak
Sen ağır ağır yürüyeceksin
Kendinden emin olmadan
Susarak
Herkes gibi kolay sevmeyeceksin mesela
Hiç güvenmeyeceksin
Ailen olmayacak belki
Binlerce kelimeyi hiç olmayan sevgililerine söyleceksin
Aklın olacak
Kalbin temiz kalacak
Yalnızken en güçlü olduğun anlarını farkedeceksin.
Sen ilerlerken birileri acizce konuşacak arkadan
Susacaksın hiçbir şey anlamayacaklar.
Zamanı geldiğinde sahneye çıkacaksın
Alkışlamaları takdirlerinden değil, artık önüne engel koyamayacak kadar yükseğe çıktığın için olacak.
Yüksekliğin para değil mevki değil
Yine anlamayacaklar.
Onların bencillikleri seni merdivenlerin olacak
Sen sen olduğun sürece yolundan alıkoyamayacaklar.
Yürümeye devam et.

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Şüphe Gelir Hoş Gelir Ley Ley Rimirimi LEY

Insan çok garip yaratık lan? Kimisi senin bir adım bile atıp senelerdir hiç değişmediğini söylerken. Diğerleri bambaşka adamlar görebiliyor. Sen kendini hiç görürken, o senden kitaplar çıkarıyor. 
Ve sen böyle bir canlının doğru, yanlış, iyi, kötü yargılarını oluşturabilmesine hayret etmeden bakamıyorsun.
Her yargı her an değişebilirken insanın ' Doğrusu budur. ' diyebileceği bir anın olmaması gerekirken hepiniz nasıl bu kadar eminsiniz kendinizden? Hayır anlamıyorum ya bende bir bozukluk var ya da hiç olmadığınız kişiler gibi davranmak işinize geliyor.
'Özgüveni yüksek' dediğin zat-ı muhterem, kaygılarını diğerlerinden ve kendinden ustaca saklayabilen adam.

Zihni ayakta tutabilmek için şüphe ve kaygı her zaman etkili yöntemdir.
Bunları yaparken birini sevemezsin mesela.
Sevsen dahi nereye kadar gidebilirsin ki.
Şüphelenmek güvenmemek değildir.
Şüphelenmek kendine verebileceğin asgari zararın seviyesini aşağıya çekmektir.
Güven seni her anlamda kötü sonuçlara çıkartabilir.
Şüphe her zaman bir adım sonrasını düşünebilmektir.
Seviyorsan birini ' Bana güven' diyemezsin. 2 gün sonra ölecek misin o bile belli değilken bu kadar beylik laflara hiç lüzum yok kuzum.
' Şüphe duy bana' diyeceksin cesursan.
Çünkü birgün birisi vazgeçerse senden ya da sen dönüp gidersen her şey daha kolay olur.

Bir kere 'Bana güven' dersen, ağzının orta yerine vurulmayı ve kendine acı çektirilmesini kabul etmişsindir.

YAZ HAYBEDEN KELAM DEFTERINE YENI YENI SATIRLARI.

GUUUD MORNING VIETNAM !

2 Ağustos 2012 Perşembe

Çocuk ( MAYK için )

Otur şöyle yanı başıma ben biraz düşünceli, sen sevecen.. Güzel bir hikaye anlat bana çocuk, düşünmeyim yalnızlığımı bu gece. Hayallerini anlat bana çocuk, sevdiğin İstanbul'u, birkaç satır oku bana çocuk en sevdiğin şiirden. Elimi tut çocuk yine kararıyor hava, göremem karanlıkta bilirsin, düşerim. Çiceklere su vermeyi unutma çocuk ben gidince, evi arada bir havalandır içeriye umut dolsun. Gideceğim çocuk bir gün ama sıkıldığım için değil, yenilgiyi kabul ettiğimde. Sen öğrendiğinde sevmeyi, sevilmeyi. Gideceğim o zaman içimdeki son umudu bırakarak kapının üstünde.

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Öğk!

Eski sevgilime ' Hala seni seviyorum ' cümlesini kurarken üstüne doğru kusmam hoş bir hareket olmamış olabilir. Siz şimdi kusmak dediğimde böyle metafor falan yapıyorum sanıyorsun ama değil bildiğin öğüre öğüre kızın ayaklarına kustum. Hiç öyle pembe membe cümleler falan da değildi yahu. Bildiğin tüm gece sırf o cümleyi kurabilmek için içtiğim rakı bira şarap vodka ve ismini dahi telaffuz edemediğim shot kokteyller döküldü ağzımdan. Anlayamıyorum ne kadar çabuk sevip bir o kadar hızlı nefret edebilmenizi. Bağlanıp tutsak etmenizi. Dikkat edin ben sevdiğimde kusuyorum ! O cümleye dikkat edin.

Çamaşır ( Çok defa söylersen anlamsızlaşıyor )

Nasıl uyandığımı hatırlamıyorum. Aynı yataktayım. Aynı vücudun ve aynı fikirlerin sahibiyim. Uzun zamandır bekliyorum. Çok uzun zaman. Yazdıklarının hiçbirini beğenmeden, kendime sahip çıkmadan geçirdiğim zamanların içindeyim. Kalkıyorum sıradan bir gün yaşayabilmek için standart efordan biraz daha fazlasını sarf etmem gerekiyor. Hiç olmamış gibi davranmam. Hiç düşünmemiş olmam gerekiyor, çamaşırlarımı yıkayabilmek için. Fazla sıcak yine, en azında bunu hissedebiliyorum. Biraz soğuk su. Bir sigara. Sevdiğim birkaç söz, güzel dudaklardan dökülüyor. Hiç kurmadığım cümleleri kurabilmeyi hayal ediyorum, uzun zaman önce yapabildiğim bir şey olduğunu hatırlıyorum. Şimdi kırıntısı kalmamış içimde. Alıp götürdü sanki biriler bu hisleri. Soğuk bir duş, dışarıdayım. Bir sigara daha. Eskiden yürürken düşünebilirdim. Şimdi sadece karanlıkta ve soğukta düşünebiliyorum. O talihsiz kazadan sonra düşünebilmeyi, sevebilmeyi riskli bir ameliyatla aldılar. O günden beri diğerleri gibiyim. Birkaç terapiden sonra gündelik işlerimi yapabileceğim kadar iyileştirdiler beni. Bir de bu sayfaları verdiler. Sırf eskileri hatırlayarak birkaç cümle kurabileyim diye. Bunları düşünürken bir yerlere geliyorum. Sohbet birkaç arkadaş. Arkadaşlığımızdan dolayı kurduğum cümlelerim o kadar belli olmasa belki daha samimi olacaktık. Çoğu zaman kurduğum cümlelerden sonra, uzunca sessizlikler olur. Hala arkadaşlıkların dahi nasıl kurulduğunu hatırlamış değilim. Suskunluğumda bu ameliyatlar sırasında kayboldu sanırım. Daha az düşün, daha fazla konuş. Biraz spor. Vücudumu yorarsam, belki gece biraz düşünebiliyorum. Daha az oku, daha fazla yorum yap. Hiçbir şey bilmediğimi düşünüyorum artık. Eskiden olsa kendimi kaybederdim bu düşünceyle, şimdi üstünde durmuyorum. Tekrar ev. Birkaç cümle gün içersinde yine gülümsetiyor. Keşke onu çok sevebilsem diyorum kendime. Bunun üstüne mesai harcamalıyım. Artık insanları sevebilmek için kendimi zorlamam gerekiyor. Hissederek kolayca yapabildiğim her şeyi, onlar olmadan gündelik hayatta yapmak o kadar zor ki. Yine dışardayım. Bir sigara daha. Artık düşünebilmek için başvurduğum kafein kalp ritmimi bozduğu için az kullanabiliyorum. Sanki tüm dünya bir oldu ben düşünemeyim diye elinden geleni yapıyor. Kahve, birkaç sigara, beylik laflar. Dönüyorum eve. Yine hiçbir şey yaşamadan, yolda yürürken birilerinin cüzdan gibi düşürdüğü fikirleri toplayamadan dönüyorum. Evimdeyim, hiç olmayan evimde. Yatağa doğru yürüyorum. Aklıma binlerce şey gelirdi uyumadan, şimdi tek düşündüğüm; ' Makinada çamaşırlar ıslak kaldı.'

31 Temmuz 2012 Salı

Gündüz - Gece, Zaman

Gündüz uyudu çoktan, gece yattığı yerden rahatsız belli ki bir oraya bir buraya dönüyor. Dünya var olduğundan beri aynı yatakta olmalarına ragmen günle gece hiç uyuyamadılar yan yana. Yüz yıllarca masal anlattım onlara hiç tükenmedi masallarım.Her rüyaya daldıklarında hayallerinde bir parça ben oldum.Bir geceyi uyuttum, bir günü. Tükenmedi masallarım.Bitmediler fakat onlara anlattığım masallar gücüne gitti zamanın. Ne yapabilirdim? O hep en huysuzuydu, en laf dinlemeyeniydi çocuklarımın. Zaman bende çizgiler, beyaz saçlar bir de yıkık dökük hayatlar bıraktı. Zaman ilgisizliğin intikamını yavaş yavaş aldı.

Duyduk duymadık demeyin.

Mesela buraya neden yazıyorum? Aslında düşündüklerime değer verenlerle paylaşmak için yazıyorum. Konuştuğum zaman karşımdaki zorunda olduğu için dinliyor belki ama burası tamamen isteyenlere. Beri gel o zaman yazalım yine haybeden kelam. Oldum olası severim hissetmeyi. Şimdi böyle söyleyince mutluluk, sevgi falan geliyor aklına insanın. Ben tüm duygulardan bahsediyorum. Hissedebilen adamı severim. Nefreti, sevgiyle eşdeğer bulan adamı severim. Kafasında çok soru olanı. Gerçeği isteyeni severim. Herkes 'seni seviyorum' derken, içten içe gülen adamı severim. Daha gerçek böyleleri. Hiç olmadığı gibi davranmıyor mesela. Hayatta 1 dakika sonra belli değilken, bu kadar beylik laflar etmemeyi insanları sevdikçe anladım. 'Bana gerçeği söyle.' der çoğu insan. 'Kadırabilir miyim gerçeği?' diye sormaz. Hayatında hiç söz vermemiş bir insan yoktur herhalde. Önemli olan verdiğin sözü tutamamak değil artık. Verdiğin sözü tutamadığın da gösterebildiğin pişmanlık. Böyle ızdırabın sikilircesine pişmanlık duydun mu? Hiç kimseyi sevemediğin oldu mu? Sırf bir sözü tutamadın diye? Bunları hissettikçe geçmişte ve şimdi sana söylenenler anlamsızlaşıyor. + Seni unutamıyorum - Çok değil 2 aya kalmaz unutursun + Ama ağlıyorum - Hmmm.. Yorulursun + Kalpsizsin - Gerçekciyim. Kaybedilen her zaman değerlidir. Kaybedin bu cephede, kazandıkça daha dibini boyluyorsun. Yaz haybeden kelam defterine, duymak isteyenlere.

26 Temmuz 2012 Perşembe

Hoyt!

İçimden bir ses tam da şöyle bağırıyor; GAK SIKTIR GIT MERT !

Haybeden Kelam

Haybeden kelam etmekse derdim, yine geldim. Şimdi en güzel günlerin, en derin sessizliklerin ve gecenin umrunda değiliz. Hala içimde, düşümde, fikrimde pazar kalabalığı var. Her düş değişirken, O yine bir yerlerde. Haybeden kelama bir yenisini daha ekle, 'Bu gece de seni seviyorum.'